FUZÛLÎ

Asıl adı Mehmed'dir. Doğum yeri olarak kaynaklarda Hille, Kerbelâ ve Necef şehirleri zikredilir. Kendi ifadesi olan "menşe ve mevlidim Irak" (=888) ibaresinin ebcet karşılığı hicrî 888'dir, bu yıl da miladî 1483 yılına tekabül eder.
Tasavvuf, felsefe ve matematik ilimlerinde kendini yetiştirdiği gibi tevsir, hadis, kelâm gibi ilimlerde de üzerinde eserler telif edecek seviyede uzmanlaşmıştır.
Kanunî'ye beş kaside sunmuştur. Hayâlî Bey ve Taşlıcalı Yahyâ gibi devrin öne çıkan Osmanlı şairleriyle tanışmıştır.
Kendisine vakıflardan bağlanacağı vadedilen maaş günlük dokuz akçe ile sınırlı kalınca şair hoşnutsuzluğunu dile getirdiği meşhur Şikâyetnâme'sini yazmıştır.
Eserlerini ve şiirlerini Türkçe, Arapça ve Farsça kaleme aldığından olsa gerek, klasik şairlerimiz arasında belki dünyada en çok tanınanı Fuzûlî'dir.

İlk bakışta sadeliğine bakılarak kolayca anlaşılabilecek gibi görünen şiirleri derinleştikçe incelen bir sehlimümteni örneği oluşturur.

Hissî şiir vadisinde aşkı, bilhassa ilahî aşkı işler. Şiirlerinden onun mezacî ve hakikî aşk yolunda ciddi tecrübeler geçirmiş bir şahsiyet olduğu sonucu çıkarılabilir. Ona göre aşk, insanı ebediliğe götüren tek yol; aşk acısının buruk lezzeti insan varlığının bütün manasıdır. Fuzûlî aşk derdine derman aramaz ve aşk bahsinde kendisini geçecek bir gönül görmeye razı değildir.
Elem ve ızdırapla anlaşmış, olgun bir iç âlemi vardır. Ona göre vefa asil bir duygudur ve ızdıraplan en üstünü aşk ızdırabıdır.
Şiire dindar bir saygı duyar. Şiir için "söz ipliğine inci dizmek" tanımlamasını yapar.
Ona göre ilimsiz şiir, temelsiz duvar gibidir.
Beyitleri arasında konu bütünlüğü bulunur ("bütün şiir" anlayışı).
Ona göre gazel, akıllı insanların sanatıdır çünkü gazel ceylanını avlamak zordur.
Şiirlerinde derunî musiki vardır.
Aliterasyondan faydalanır.
Şiirlerinde zengin bir mitoloji kültürü vardır.
Halka yakın bir dilde ve zevktedir. En saf ve samimî halk kelime ve deyimleriyle şiirler söylemiştir.
Çok sayıda sade Türkçe mısralar, beyitler ve öz Türkçe söyleyişleri vardır.
Murabbânın son mısralarını halk türkülerindeki gibi nakarata elverişli bir âhenkle tekrarlar.
Onun izinden giden şairlerle beraber bir Fuzûlî Mektebi oluşmuştur.
Türkçe eserlerinde, doğup büyüdüğü coğrafî bölge sebebiyle, Azerî Türkçesini kullanmıştır.

Türkçe Dîvân

Önsözünde (mensur mukaddimesinde) kendi şiir anlayışından bahseder.
Asıl şairliği gazel ve musammatlarında görülür.
Su Kasidesi, Kerbelâ Mersiyesi (Hadikatü's-süadâ), Leylâ ve Mecnûn Mesnevisi, Beng ü Bâde, Hadîs-i Erba‛în ve mektupları bu dîvânındadır.

Beng ü Bâde'de afyon/esrar (Sultan Beyazıd) ile şarap (Şah İsmail) karşılaştırılır ve şarap üstün tutulur.


Meşhur Leylâ ve Mecnûn Mesnevîsi ileri bir hikâye tekniği ile yazılmıştır. Beşerî aşk ile ilahî aşk birleştirilmiş, Fuzûlî'ye has bir aşk anlayışı ortaya çıkmıştır. Hikâyede gerçeğe uygun ve millî çizgiler görülür.


Farsça eserleri:
Farsça Dîvân
Mukaddimesinde şiir anlayışından bahseder.

Heft-câm

Sakiname'dir. Şairin tasavvuf, mitoloji ve musiki kültürünü gösterir.

Enîsü'l-kalb Kasidesi


Risâle-i Mu‛ammeyât

Muamma risalesidir.

Rind ü Zâhid


Hüsn ü ‛Aşk

Daha çok Sıhhat ü Maraz ve Rûhnâme ismiyle anılır. Şairin tıp bilgisini gösterir.

Arapça eserleri:

Arapça Dîvân
Kasidelerinin yedisi Hz. Muhammed'e, üçü Hz. Ali'ye övgüdür.

Matla‛ü’l-İ‛tikâd fî Ma‛rifeti'l-mebde' ve'l-me‛âd

Allah'ın zatı ve sıfatları ile ilgili bilgi verir. İnsanın bilgi edinerek Allah'a ulaşacağı görüşünü öne sürer.


GAZEL

Hüsnün oldukca füzûn ışk ehli artuk zâr olur

Hüsn her mikdâr olursa ışk ol mikdâr olur

Cennet içün men' eden âşıkları didârdan

Bilmemiş kim cenneti âşıklarun dîdâr olur

Işk derdinden olur âşık mizâcı müstakîm

Âşıkun derdine dermân etseler bîmâr olur

Zâhid-i bî-hod ne bilsün zevkini ışk ehlinün

Bir aceb meydür mahabbet kim içen hüşyâr olur

Işk sevdasına sarf eyler Fuzûlî ömrünü

Bilmezem bu hâb-ı gafletden kaçan bîdâr olur

"Güzelliğin arttıkça aşıklar daha fazla ağlayıp inlerler. Güzellik ne mertebede olursa aşk da o mertebede olur.

"Cennet için âşıkların sevgiliye bakmasını ve onunla görüşmesini yasaklayan bilmez ki âşıklar için cennet sevgiliyi görmek, sevgili ile görüşmektir.


"Âşığın bünyesini kuvvetli kılan aşk derdidir. Âşığın derdine çare bulunsa âşık hasta olur.


"Ne yaptığının farkında olmayan sofu âşığın zevkini nereden bilsin? Aşk bir acayip şaraptır; onu içen sarhoş olmaz, bilakis aklı başına gelir.


"Fuzûlî ömrünü aşk sevdasına harcıyor. Bilmem bu gaflet uykusundan ne zaman uyanır?" (Gaflet uykusunda kasıt yaşamdır: "Ennâsü niyâmun, izâ mâtu intebahu" İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar.)




 Bu yazımı yazarken Fuad Köprülü'nün, Nihad Sâmi Banarlı'nın, Ali Nihat Tarlan'ın ve Ahmet Atillâ Şentürk'ün eserlerinden yararlandım.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fuzûlî'den Leylâ ve Mecnûn Hikâyesi

Neşâtî'nin Gazeli ve Yahyâ Kemâl'in Tahmîsi

BÂKÎ